Twilight/Alacakaranlık" filmi sizi bir gecede yıldız yaptı.Bu filmdeki rol size nasıl gelmişti ?Tamamen tesadüf, şans meselesi.Amerika'daki menajerim "Çoktandır buralara gelmedin"diyerek beni Londra'dan Los Angeles'a çağırdı.Ben de gidip bazı oyuncu seçmelerine katıldım."Alacakaranlık"da bunlardan biriydi ama rolü alabileceğimi hiç düşünmemiştim.Hele filmin bu kadar büyük bir proje haline geleceğini,hiç.Hatta o aralar oyunculuğa olan ilgimi kaybetmiştim,daha çok müzikle ilgilenmek istiyordum.
"Alacakaranlık" takıntılı bir aşkı konu alıyordu.Hiç böyle bir şey yaşadınız mı?Evet. Yıllar boyu aynı kıza takılıp kalmıştım.Ama ona hiç açılmadım,çünkü aslında çok utangaç biriyim.Ama zaten bence bu,aşlın en güzel hali:Hiçbir şeyin ters gitme ihtimali yok! Yıllar sonra duygularımı anlattığımda kız çok şaşırdı,çünkü onca zaman birşey fark etmemiş.Onun sayesinde oyunculuğa başladım diyebilirim.
Nasıl onun sayesinde ? Biraz açıklayabilir misiniz ?
Kız bir tiyatro kulübüne üyeydi.Tabii bende üye oldum.15-16 yaşlarındayken sahne arkalarında çalıştım.Oyuncu olmak gibi bir amacım yoktu.Ta ki "Song and Dolls" adlı müzikal sahneye koyulana kadar.Şarkı söyleyebileceğim bir rol vardı,beni büyüledi.Halbuki topluluk önünde daha önce topluluk önünde hiç şarkı söylememiştim.Maalesef rolü alamadım,onun yerine Kübalı dansçı olarak sahneye çıktım.Sonraki oyunda başrolü kaptım gerçi,ama o da boyum uygun olduğu içindi.O oyunun içindeki bir menajer benimle sözleşme yaptı.İlk filmim Reese Witherspoon'un rol aldığı "Vanity Fair"di.Sonra da Cedric olarak "Harry Potter"da rol aldım.
Nasıl kadınlardan hoşlanırsınız ?
Belli bir tipim yok.Ama biraz çılgın insanları sevdiğimi söyleyebilirim.
Ruh ikizi olayına, mükemmel çiftlerin varlığına inanıyor musunuz ?
Var olduğunu umuyorum.Ama henüz gençken karşıma çıkması beni korkutur.Çünkü birçok yanlış yapabilirim.
Nasıl bir aileden geliyorsunuz ?
Babam Yorkshire'da doğmuş.70'li yıllarda Londra'ya taşınmışlar.Hemen hemen her işi yaptı, ama çoğunlukla taksi şoförüydü.Annem bir manken ajansında muhasebecilik yapıyordu.Ablalarımla benim düzgün ve anlaşılır konuşmamıza çok dikkat ederdi.Annem de. babam da, düzgün konuşursanız insanların size daha iyi davranacağına inanırdı.
Normal bir gününüz nasıl geçiyor ?
Los Angeles'tayken bütün gün senaryo okuyup telefonun çalmasını bekliyorum.Hobim bile yok.Oldukça sıkıcı bir hayatım olduğunu söyleyebilirim.
İngiltere'de bir müzik grubunuz yok muydu ?
Birkaç yıl önce vardı.Şarkı söylemeyi hâlâ seviyorum.Birkaç kez Los Angeles'taki kulüplerde sahneye çıktım, ama biri kameraya çekmiş, kendimi bir anda internette bulunca işin bütün eğlencesi kaçtı.Şimdi etraf biraz sakinleşene kadar beklemek zorundayım.Sonra yeniden mikrofona sarılabilirim.Eski blues şarkılarını seviyorum.John Lee Hooker'a, hele Van Morrison'a tapıyorum.
"Alacakaranlıkın film müziklerinde sizin de şarkınız var.Bu nasıl oldu ?
Bir arkadaşımla yaptığımız o şarkıyı kaydetmek istiyorduk.Olmadı.Ama yönetmen "Never Think" adlı şarkıyı çok beğenip soundtrack'e aldı.
"Hayattaki en büyük tutkunuz nedir ?Çalışırken kendimi tamamen rolüme kaptırıyorum.Başka hiçbir şey beni ilgilendirmiyor.Oyunculuk benim hayatım.
Genc kızların sana sanki bir rockstarmıssın gibi ilgi göstermeleri kendini nasıl hissettiriyor?
Bu büyük bir gurur.Bu ilgiye sahip olmamın aslında benimle hicbir alakası yok.Onların ilgisi canlandırdıgım rüyalarındaki mükemmel adam Edward'a.
Fanların seninle aynı fikirde mi?
Bu bir fenomen,hic sonu yokmus gibi ve beynim daha bunun karsılastırmasını bitirmedi.Her seferinde fanlara bakıyorum ve garip geliyor.Meksika'da,İtalya'da ve simdi Amerika'da nerde ilerlersem insanların reaksiyonu cığlıklar oluyor.
Hic garip bir fan diyaloğun var mı?
Bir kız toplulugu evimin önünde duran arabama kücük notlar bırakmıstı.İlkinde ''ben garip biri degilim ama lütfen beni ara.''diye bir not.Sonraki günde ''lütfen beni reddetme'' ve daha sonrada ''eger beni reddetmeye devam edersen kendimi öldürürüm(fakat ben garip degilim tamam mı ?)'' diye bir not bırakmıstı.
Edward rolüne nasıl hazırlandın?
James Dean'in Rebel'deki performansından ilham aldım.Çünkü düsündüm ki bu stil bir vampire uyarlandıgında gercekten eglenceli olacaktı.Vücut dilimi biraz değistirdim,cok fazla koştum,boks yaptım iki ay boyunca günde iki saat ve dürüstce söylemeliyim hayatımda hic bukadar fit olmamıstım.Tuhaf yanı da sporda hic iyi olmamamdı.
Kristen ile ilişkin nasıldı?
Kristen harika biri ve sende ilk olarak telefonunu almalıyım dürtüsü uyandırıyor.Fakat kendimi sunu hatırlamaya zorladım,yüzde 90 olarak perdede ne yapacagıma,nasıl rol yapıcagıma.Karakteri onunla yaratma yönteminde oldukca eğlendim.Sahnelerimiz hakkında konusarak tüm gecemizi harcadık ve sonraki gün görüsümüz hakkındaki noktaları savunduk.Bu yaratma enerjisi aramızda cok özel bir bağ yarattı.
Eskiden neler yapmaktan hoslanırdın?
Sinemaya gitmeyi cok severdim,tonlarca film izledim.Eskiden cok fazla yazardım.Kendimi bir yazar olarak düsünürdüm.