Yıllardır pek çok filmde yer aldı. Ama sinemanın ölümsüz karakterleri arasında yer alacaksa ilerde, bunu "Twilight" serisindeki Bella Swan karakterine borçlu olacak herhalde. Güzel, özgür, akıllı ve duygusal bir genç kız Kristen Stewart. Rob'a da gerçekten aşık.
~9 Nisan 1990 tarihinde doğmuşum. California'da. Babam, Fox televizyonunda yapımcıydı. Annem Avustralyalı ve yazı denetimcisi. Halen onlarla birlikte California'da yaşıyorum. Normal bir çocukluk dönemi geçirdim. Mükemmel bir ailem, kardeşlerim... Kardeşlerim, en iyi arkadaşlarımdı.
~Oyunculuğa sekiz yaşımda keşfedildiğimde başladım. Okulumun yılbaşı kutlaması vardı, performansımı gören bir ajans yetkilisi beni beğenmiş. Böyle başladı her şey. İlk rol teklifi 9 yaşındayken geldi. İkinci kez düşünmedim bile. Zaten kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyordum. Ailem bana başta destek olmadı tabii.
~Yedinci sınıfa kadar okula gittim. Sonra ayrıldım ve eğitimime mektuplarla devam ettim. Üniversite eğitimi almayı düşünmüyorum. Kendimi yetiştirdiğime inanıyorum. Öyle bir işte çalışıyorum ki öğrenmenin sonu yok! Çok gencim, kariyer konusunda da endişeli değilim. Yanlış anlaşılmasın, oyunculukta henüz yolun başındayım. Gerçekten profesyonel olabilmem için uzun zaman geçmesi ve o sürede benim çok iyi işler çıkartmam gerekiyor. Belki ilerde sadece oyunculuk üzerine eğitim alabilirim, bu hoş olurdu. Yine de asla "ben oldum" diyemem, demeyeceğim. Her zaman kendimi daha çok geliştirmeye çalışacağım.
~Twilight'ın yönetmeni Catherine Hardwicke resmi olmayan bir ekran testi yapıyordu. Ben "Adventureland"ın setindeyken beni ziyaret etti. Benden çok etkilenmiş. Bella Swan rolünü önerdi, kabul ettim
~Senaryo elime geçene kadar Twilight'ın kitaplarını okumamıştım. Başka film üzerinde çalıştığım sadece senaryoyu okuyacak zamanım vardı, başka şeye odaklanmak istemiyordum. Ama herkes öyle övgüyle bahsetti ki ardından kitapları alıp okumak zorunda kaldım.
~Senaryoyu okuyunca kendi kendime "Büyük bir yapım olacak, beni tercih ederek iyi bir karar vermişler" diye düşündüm (gülüyor). Proje gerçekten tutkulu ve destancı bir aşk hikayesiydi. Bunu canlandırmak süper olacaktı.
~İlk Twilight filminin beni kaçık, sıra dışı biri olarak gösterdiği söylendi. O film benim için bir deneyim oldu. Farklı bir dünyayı keşfettim. Oyunculuk konusunda daha bilinçlendim. Hem ben göründüğü kadar kaçık değilim.
~Gerçek hayatta Bella'ya benzeyip benzemediğim merak ediliyor. Kesinlikle çekici değilim ama en az onun kadar sakar olabiliyorum.
~Twilight ekibi olarak mükemmel derecede iyi anlaşıyoruz. İlk tanıştığımızdan beri tüm set arkadaşlarımızla çok çok iyiyiz. Zevklerimiz de aynı. Hepimiz birbirimizi çok seviyoruz. Bunun filme de iyi yönden yansıdığını düşünüyorum.
~Bu kadar fanatiği olan bir filmde yer almak, insana kendini çok iyi hissettiriyor. Sevenlerimin olduğunu bilmek çok güzel bir duygu. Tabii ki bazen onların baskısını hissetmiyor değilim ama bu baskı da bizi motive ediyor. Fanlarımın her şeyimi takip ettiğini bilmek ve bu kadar yakın olmak farklı bir şey.
~Twilight serisinin ikinci filmi New Moon kolay bir hikaye değildi. Bazı duygusal çalışmalar vardı. Aslında her şey biraz abartılıydı. Üzgünseniz sadece üzgün olmakla kalmıyordunuz, adeta ölümü yaşıyordunuz. Psikolojik olarak, sizi bitirmiş biri tarafından sarsılmanın nasıl olduğunu ve bunun sizi nereye götürdüğünü ya da neler hissettirdiğini bilmiyordum. Bu yüzden insanların gerçek yaşantılarındaki tecrübelerinden yararlanıyordum.
~Taylor'ın fiziksel değişimi mükemmel. O, şu anda müthiş. Bunu nasıl yaptığını bilmiyorum. Bunu yapması çok zaman aldı. O çok sadık biri. Aynı zamanda çok enerjik ve heyecanlı. En önemlisi bu, sadece fiziksel bir değişim değil. Bunu tüm hareketlerinden anlayabilirsiniz.
~Benim favorim, İtalya'da Bella'nın Edward'ın hayatını kurtardığı sahne. Çok etkileyiciydi.
~Twilight başladığından bugüne aktris olarak ve insan olarak bende pek çok şey değişti. Her şeyden önce çok olgunlaştım. Başlangıçta çok endişeliydim. Zamanla istediğim yolda ilerlemeyi başardım
~Geçmişteki tecrübelerinden faydalanan bir oyuncu değilim. Bu nedenle çalışırken etrafımda beni rahatsız edecek hiçbir şey istemem. Rolümün heyecanını içimde hissederim. Karakterleri okurken onların gerçek olduğunu düşünürüm. Olmayan karakterleri gerçekmiş gibi düşünmek çok gülünç.
~Bella aslında çok ilginç bir kişilik. Bella'yı içimde ikinci bir ruh gibi hissettim. İnsanlar bazen beni Bella sanıyor. Yani o olmadığımı biliyorlar ama bazen kendilerini çok kaptırıyorlar. O zaman onlara gülüyorum ve 'Merhaba' diyorum. Aslında 'Sen Bella mısın?' diyerek bana iltifat ediyorlar, bunu biliyorum. Yani ben rolümü o kadar iyi yapmışım ki onlar benim Bella olduğuma inanmış.
~Modayı takip etmiyorum, hiç ilgi de duymuyorum zaten. Benim tarzım basit tişörtler, jean ve spor ayakkabı. Alışveriş yapmak bana göre değil. O anda hangisini beğenirsem onu giyiyorum. Rafta görürüm ve 'Tamam, işte bunu giyeceğim' derim. Uzun uzun ne giyeceğini düşünen biri değilim. Medya böyle olduğumu sanıyor.
~Beş yıl sonra kendini nasıl görüyorsun?
Beş yıl yaşlanmış olarak. O kadar uzağı düşünmüyorum açıkçası. Şu anda bulunduğum yer çok iyi ve bunu kaybetmek istemem. Önce içinde bulunduğum zamanın tadını çıkarmak derdindeyim. Umarım aktris olarak uzun bir kariyer dönemim olur ve farklı, ilginç rollerde kendimi gösteririm.
~Bu arada 70'lerin efsanevi rock grubu olan The Runaways'in öyküsünü anlatan bir filmde oynadım. Grubun lideri olan Joan Jett'i canlandırdım. O mükemmel bir rockçı ve onu canlandırmak gerçekten olağanüstü. Bu film çekilmeden önce bazı endişelerim vardı. Çünkü sonuçta Joan Jett'i canlandırıyordum ve rolün hakkını vermem gerekiyordu. Ama çekimler başlayınca endişelerimin yersiz olduğunu anladım. Joan da bana çok yardımcı oldu. Çekimler çok eğlenceli geçti, film de bence her yönden güzel oldu. Filmde bol bol gitar çalıp şarkı söyledim.
~Bu yaz Twilight serisinin üçüncü filmi vizyona girecek; 'Eclipse'. Ve bu yıl 'K-11' adlı bir filmde oynayacağım. Hem de Twilight'ta Rosalie'yi canlandıran rol arkadaşım Nikki Reed ile birlikte. Filmin yönetmeni annem Jules Mann-Stewart.
~İyi bir hayatın ulaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Yani şans faktörü önemli tabii ki ama insanlar yollarını kendileri yapar ve yürürler bence.
~Kendimi kötü hissettiğimde oyuncu arkadaşım olan Cami (Camilla Belle)'ye, erkek kardeşime ve Rob'a (Robert Pattinson)'a güvenirim. Rob, hayatımda tanıdığım en yalansız insan. Bence mükemmel bir pazar sabahı da Robert'ın yanında uyanmak ve muhteşem bir kahvaltı etmektir.
~Yemek konusunda bir faciayım. Favori yemeğimin makarna olmasından da bunu anlayabilirsiniz. Arkadaşlarım yemeğe bana gelecek olsa bir şeyler hazırlamak yerine dışardan sipariş veririm. O kadar kötüyüm yani.
~Favori kelimem: Ezik. Arkadaşlarıma beni üç kelimeyle tanımlamalarını söyleseniz, 'ezik, sarışın, harika' derler. Ben kendimi üç kelimede anlatmaya kalkayım: Ezik, sıkıcı, tembel.
~Bir kedim var. Adı Jella. Harika bir yaratık ve ona bayılıyorum.
~Zaman zaman düşünüyorum: Özel bir güce sahip olabilsem uçmak isterdim.
~Hedefim mi? Sokak çocuklarına yardım etmek istiyorum.
*Alıntıdır*